Ağaca, kuşa, yıldızlara o köşedeki dilenciye aitiz



Translate

Sayfalar

İzleyiciler

20 Temmuz 2025 Pazar

Fabrika Ayarlarına Dönüş

Fabrika Ayarlarına Dönüş: Kendine Geri Dönmenin Özgürleştirici Yolculuğu


Hayat, bir noktada hepimizi birer arkeolog haline getirir. Toplumsal beklentiler, başkalarının yargıları, üstlenmek zorunda hissettiğimiz roller ve zamanla biriken gereksiz katmanlar altında, asıl kendimizi bulmak için kazı yaparız. “Kendinizi, kendiniz için değiştirin!” denir, ama belki de mesele değişmek değil, o katmanları bir kenara bırakıp özümüze, yani fabrika ayarlarımıza geri dönmektir. Peki, bu ne demek? Fabrika ayarlarına dönmek, sıfırlanmak ya da yeniden başlamak değil; aksine, sahte maskelerden, dayatmalardan ve içimize sinmeyen rollerden kurtulup, asıl ne istediğimizi, neyi sevdiğimizi hatırlamaktır. Bu bir değişimden çok, kendimize geri dönüş yolculuğudur.Katmanların Altındaki “Sen”İnsan, doğduğunda saf bir özle gelir dünyaya. Çocukken, henüz toplumun “olması gereken” şablonlarına sıkışmadan, gülüşlerimiz de gözyaşlarımız da gerçektir. Ama büyüdükçe, başkalarının beklentileri, sosyal normlar, “uyum sağlamak” adına taktığımız maskeler birikir. Bir bakmışız, istemediğimiz bir işte, sevmediğimiz bir rolde ya da yapmacık bir gülüşle bir

Kalbim Temiz, Ama Yollar Çamurlu

“Benim kalbim temiz,” der, gözleri yere bakarken,
Bir elinde mazeret, diğerinde kırılmış bir dal.
Sözler dökülür dudaklarından, pamuk gibi yumuşak,
Ama bıraktığı izler, keskin bir bıçak.




Kötülük müdür bu, yoksa masum bir hata mı?
Bir gülüşle başlar, bir özürle biter yara.
“Onun kalbi temiz,” der bir başkası, savunur,
Oysa yerde bir gözyaşı, bir yürek kırılır durur.

10 Temmuz 2025 Perşembe

Sevgi, Tahakküm ve Özgürlüğün Kırılgan Dengesi

Sevgi, insan ruhunun en saf, en dönüştürücü duygularından biri olarak kabul edilir. Bir bahar dalında açan çiçek gibi narin, bir fırtına gibi güçlüdür. Ancak sevgi, bazen kendi doğasından uzaklaşarak bir girdaba dönüşebilir; bir tahakküm aracı, bir psikolojik şiddet zemini haline gelebilir. Bu deneme, sevginin özgürlük ve hayatta kalma arasındaki ince çizgide nasıl bir sınavdan geçtiğini, nasıl bir yanılsamaya dönüşebileceğini ve bu girdapta insanın kendini nasıl yeniden inşa edebileceğini keşfetmeye çalışacak.Sevginin Gölgesindeki TahakkümSevgi, özünde bir bağ kurma, birleşme ve paylaşma arzusudur. Ancak bu bağ, bazen bir tarafın diğerini kontrol etme, biçimlendirme ya da kendi arzularına göre yeniden şekillendirme isteğiyle gölgelenir. Tahakküm, sevgi adı altında sinsice yerleşir. “Senin iyiliğin için” ya da “bunu seni sevdiğim için yapıyorum” gibi masum görünen cümleler, çoğu zaman bir manipülasyon perdesidir. Bu, psikolojik şiddetin en sinsi biçimlerinden biridir; çünkü sevgi gibi kutsal bir duygunun gölgesine sığınır.Tahakküm, sevginin özgürleştirici doğasını zincire vurur. Partnerin her hareketini izlemek, onun kararlarını sorgulamak, kendi doğrularını dayatmak ya da duygusal bir şantajla “sevilmeyi hak etme” koşullarını yaratmak, sevgiyi bir hapishaneye dönüştürür. Bu tür bir ilişki, sevginin değil, kontrolün ve güç arzusunun bir yansımasıdır. Psikolojik şiddet burada belirginleşir: sürekli eleştiriler, suçluluk hissettirme, duygusal mesafeyle cezalandırma ya da sevgiyle ödüllendirme gibi yöntemler, bireyin özsaygısını ve özgürlüğünü aşındırır. Sevgi, bir girdaba dönüşür; içinde hem sevilen hem de tutsak olunan bir çelişki.

Psikolojik Şiddetin Görünmez YaralarıPsikolojik şiddet, fiziksel şiddetin aksine görünmezdir; ama etkisi çok daha derin ve uzun sürelidir. Bir tokat izi zamanla solar, ancak “yetersizsin” ya da “bensiz bir hiçsin” gibi sözler ruhun derinliklerinde yankılanır. Tahakküm

27 Haziran 2025 Cuma

Boş Paylaşımların Gölgesinde: İçsel Bir Gezi




Bazen bir gölge gibi peşimize takılır sorunlarımız. Sessiz, ağır, ama varlığını hep hissettiren bir ağırlık. Onunla baş başa kalmak, kendi içimizde bir yolculuğa çıkmak gibidir; ne bir harita ne de bir rehber vardır. Sadece siz ve o mesele, bir odanın loş köşelerinde fısıldaşır gibi. Tam bu anlarda, bir çift meraklı göz belirir ufukta. "Ne oldu?" diye sorar, sesinde hem merak hem bir parça ısrar. Yakınınızdadır bu kişi, belki bir dost, belki bir akraba. Ama bilirsiniz, o an, o sorunun cevabını paylaşmanın sizi bir adım öteye taşımayacağını. Çünkü bazı meseleler, paylaşılmakla değil, içsel bir yolculukla çözülür.

28 Mayıs 2025 Çarşamba

Nezaket, Özsaygı ve Karakterin Aynası

İnsan ilişkileri, bir kişinin karakterini yansıtan en berrak aynalardan biridir.

Herkese karşı nezaket ve özenle yaklaşmak, yalnızca karşımızdaki insana duyduğumuz saygının değil, aynı zamanda kendimize olan saygımızın da bir göstergesidir. Bu tutum, içsel bir gücün ve sağlam bir karakterin yansımasıdır. Nezaket, sadece kibar sözcüklerden ya da yüzeysel jestlerden ibaret değildir; insanın iç dünyasında taşıdığı değerlerin, empati ve incelikle harmanlanmış bir dışavurumudur. Birine ihtimam göstermek, onun varlığını değerli bulduğumuzu ifade ederken, aynı zamanda kendi benliğimizin de farkında olduğumuzu gösterir. Özüne saygı duyan bir insan, bu saygıyı çevresine de taşır; çünkü nezaket, özsaygının dış dünyaya açılan kapısıdır.




Öte yandan, ilişkileri çıkarlar üzerine kurmak ve samimiyetsiz bir şekilde insan biriktirme çabasına girişmek, zayıf bir karakterin işaretidir. Menfaat

21 Mayıs 2025 Çarşamba

Bilmek ile Gerçekten Bilmek Arasında




 
Cehalet, karanlık bir gölgedir; bilgi ise bu gölgeyi dağıtan ışıktır. Ancak bilmekle gerçekten bilmek arasında derin bir uçurum var. Peki, bu fark nedir ve neden toplumlar, cehaletin karanlığını geçici olarak örten yüzeysel bilgiye sığınırken, kalıcı ve dönüştürücü bilgiden kaçıyor? Bu deneme, bilmek ile gerçekten bilmek arasındaki felsefi ayrımı ve bu ayrımın toplumsal etkilerini sorguluyor.

Yüzeysel Bilginin Aldatıcı Konforu
Bilmek, çoğu zaman yüzeyseldir; hızlıca edinilen, sorgulanmadan kabul edilen bir bilgi kırıntısıdır.

13 Mayıs 2025 Salı

Nefretin Zikri: Akıl ve Sessizliğin Çatışması

İnsan, doğası gereği duygularının rehberliğinde yol alır; ancak bazı duygular, rehber olmaktan çıkıp efendiye dönüştüğünde, aklı zincire vurur. Nefret, bu duyguların en sinsi olanlarından biridir. İnsanlar bir şeyden nefret ettiklerinde, bu duygu bir zikir gibi dudaklarında döner; tekrarlanır, yankılanır, bir mantra haline gelir. Ancak bu zikrin ardında, nefreti besleyen nedenleri anlamaya yönelik bir çaba, bir sorgulama, bir bilgi kırıntısı bile nadiren bulunur. Nefret, akıl yürütmeyi esir alır ve insanı kendi sessizliğinin mahkûmu yapar.




Nefretin zikri, bir topluluğun korosuna dönüştüğünde daha da tehlikeli bir hal alır. İnsanlar, bir fikre, bir kişiye ya da bir topluma karşı nefretlerini yüksek sesle haykırırken, bu duygunun kökenlerini sorgulamaktan kaçınır. “Nefret ediyorum!” çığlığı, bir kimlik haline gelir; bir aidiyet, bir duruş. Ancak

10 Mayıs 2025 Cumartesi

Derin Konular, Boş Bakışlar

Derin konular, derin düşünce ve anlayış gerektirir. Ancak, bu konulara yabancı olanlara hitap ederken, onların kavrayış seviyesine uygun bir dil ve yaklaşım benimsemek gerekir. Zira karmaşık fikirleri basitleştirmeden aktarmak, ne anlatanı ne de dinleyeni hedefine ulaştırır. Bilgi, paylaşıldıkça değer kazanır; ama bu paylaşım, muhatabın hazır olduğu ölçüde anlam bulur. Öyleyse, zihinsel çaba gerektiren hususları tartışmadan önce, karşımızdakinin zihinsel zeminini gözetmek, iletişimin kapısını aralar.




Karşımızda derin konuları kavramakta yetersiz kalan bir zihin olduğunda,

1 Mayıs 2025 Perşembe

Hayatı Olduğu Gibi Kucaklamak

Mutlu olmak

Hayat, çoğu zaman hayallerimizdeki gibi değil, kendi akışında, kusurlarıyla ve beklenmedik dönemeçleriyle gelir. Onu, olmasını istediğimiz şekle zorlamak yerine, olduğu haliyle sevmeyi öğrenmek, içimizdeki huzurun ve gerçek mutluluğun kapısını aralar. Bu kabulleniş, ne teslimiyet ne de vazgeçiş; aksine, hayatın geçici doğasını anlamanın ve onunla barışmanın bir yoludur. Duygularımızın derinliklerinde kaybolmadan, aklımızın rehberliğinde hayatı kucaklamak, bize hem dinginlik hem de anlam sunar.

İnsan, doğası gereği kontrol etmek ister. Geleceği planlar,

28 Nisan 2025 Pazartesi

Tek Taraflı Medya Tüketicisi: Kendi Balonunda Yaşayan Birey

Medyanın Toplumsal Değerler Üzerindeki Etkisi ve Bireysel Direnişin Önemi

n den bahsederken, bir de madalyonun diğer yüzüne bakalım: Kendi görüşüne uygun medyayı bir kale gibi benimseyip, diğer tüm kaynaklara sırtını dönen bireyler.
Televizyonda zapping yaparken karşıt bir kanal görür görmez kumandaya sarılan, sosyal medyada farklı bir fikri okuyunca anında ekranı kaydıran, hatta bir kafede yanlışlıkla “öteki tarafın” gazetesine gözü takılırsa başını çeviren insanlar. Peki, bu insanlar neden böyle davranıyor? Bu süreç

@Mi_DeliMiDeli

@Mi_DeliMiDeli
DeliMiDeli @Mi_DeliMiDeli