Ağaca, kuşa, yıldızlara o köşedeki dilenciye aitiz



Translate

Sayfalar

8 Aralık 2010 Çarşamba

Şaşmamak gerek

İnsanlar tanımadıkları insanlarla arkadaş olabiliyorlarsa tanıdıkları insandan ayrılmalarına şaşırmamak gerek

Seda.P

1 Aralık 2010 Çarşamba

Hiç gözlerini görme dışında kullanan biri var mı aranızda?

Hiç gözlerini görme dışında kullanan biri var mı aranızda? Hareket eden ve ses veren dudaklar ile mekanik olarak emir alıp hareket eden gözbebeklerinizle mi yaşadınız hep?..

Farkında mısınız ellerimizi, parmaklarımızı aslında tüm bedenimizin canlı olduğunu unuttuk… Beden ruhunu- varlığını- unutuverdik.. Sadece iskeleti örten etimizi bedenimizi giydirdik, süsledik. Çoğunlukla seks objesi olarak gördük.

Şöyle bir çevreme baktığımda, cansız bedenlerden çıkan ses kirliliğinin yanı sıra ‘duygusallığın’ örtündüğü nice insan suretleri… her günün tekrarı yaşanan yaşamlar .. Sesler ise yükseliyor özensiz tonsuzca…

Mimikler, eller, kollarla hareketli konuşanlar yerine silikonlu buz yüzler.. Soğuk, ruhsuz, cansız!..

Oysa , cömertlikle kullanmalıyız bedenimizin dilini, mimiklerimizi… Ancak o zaman ne denli sevimli, içten, çıplak göründüğümüzü hisseder tüm bedenin ruh giysisinden fırladığı hallere tanıklık edebiliriz… Biliyorum ki, o anda rüzgarın pencerenize sert vuruşundan, yağmurun tüm damlalarını hissedeceksiniz..

Yüreğiyle konuşmak, tüm varlığıyla yaşamak böyle bir şey!..:)

27 Kasım 2010 Cumartesi

Ayrıcalıklı, çok özel bir süreç..

Daha önce deneyimlemediğim, hiç tanıklık etmediğim bir süreç.. Zorlu ama yenileyeci bir başlangıç.. 

İçim, güç ve ışık dolu !..

25 Kasım 2010 Perşembe

Özgür Olmak

Eğer üşürken yanıbaşındaki hırkayı reddedip , üşümeyi sürdürebiliyorsan insansın ve özgürlüğü haketmişsin demektir.
Özgür olmak istiyorsan, ağır bedellerine hazır ol! S.Pekgöz

21 Kasım 2010 Pazar

Dünyamız bugün krizlerle dolu yoğun bir dönüşüm sürecinden geçmekte...

Siz de biliyorsunuz ki, dünyamız bugün krizlerle dolu yoğun bir dönüşüm sürecinden geçmekte...
Ve bu dönüşümün olumlu olması için pozitif enerjiye her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.

Ayrılık ve ikilik ile koşullandırılmış bilinçten arınmanın tam zamanı. Yani -gemisini kurtaran kaptan - değil artık. Biz aynı gemideyiz... Kendimizi kapattığımız kamaralarımızdan şöyle başımızı dışarı çıkarır bakarsak eğer, kendimizi kurtarmanın yolunun herkesi kurtarmaktan geçtiğini görürüz.

Yazık ki, günümüzde yaşama dair doğru bir anlayışa gereksinim olduğunu hisseden pek az kişi var.
Hepimiz evrene saçılmış sayısız tanecikleriz... İstersek el ele uçmamız mümkün.


 Hem kendim için, aynı zaman da tüm insanlar için ve sevgili dünyamız için yaptıklarım yetersiz, ben çok daha fazlasını yapabilirim diyorsanız, buna hükümet politikaları karşı olsa bile gerçekleşir. Hepimiz el eleysek, her şey mümkün!..




Oraya buraya saçılsak da, bazen birbirimizi farketmemiş olsak da birbirimizin hayatını sürekli etkilediğimizi ve bir olduğumuzu biliyorum.

Her gün yepyeni ışıklarıyla, yepyeni fırsatlarıyla doğuyor...
Yaşamda ki olumsuzluklardan sürekli yakınarak enerjimizi boşa harcamak tan sa terslikleri düzeltmeye başlıyabiliriz.

Bu değişim ve acı döneminde herşeyi biliyorsak, yapmamız gereken çok şeyde olduğunun farkındalığıyla...

Seda PEKGÖZ

11 Kasım 2010 Perşembe

Tanrıyı Yanlış Anladık!..

Bunca arazla çevrelenmişken kendimizi nasıl duyumsarız? 'İnsan' olduğumuzdan, insan doğallığıyla yaşadığımızdan söz edilebilirir mi?
Yaşamlarını sürdürebilmek için analarına, babalarına,soylarına, ırklarına,toplumsal  statülerine göbek bağıyla bağlı kalmak zorunda hissedenler yaşamı nasıl algılar?

9 Kasım 2010 Salı

Kendiniz için ördüğünüz kafesler beni hiç ilgilendirmez!.

Kendiniz için ördüğünüz kafesler beni hiç ilgilendirmez!.. Ben gerçeğe kanat açtım özgürce!.. Endişem, sizleri görmemezlikten gelerek ne kadar uçabilirim(?)..  Her yandasınız, her yerdesiniz. İster istemez çarpıyorum birinize.
Bazen, dokunmadan geçmek istemiyorum.. Küçük bir taş atıyorum, içinizde dalgalar oluşsun diye.. 


El ele tutuşup uçmamız mümkünken, hala uyuşuk uyuşuk ne beklersiniz  kafeste ? Bu inadınızda anlayamadığım bir mutluluğunuz olmalı!..
tamam. Yapılacak bir şey yok!.. benimde zamanım yok:( .. Gidiyorum, burnumu ona buna,  başımı belaya sokmaya.. Haksızlıklar karşısında yine yaralanmaya ..Durup, düşünmeye !.. Keşfedilmemişi keşfetmeye...
Sesim sizlerden zıt yönlere... Dalıp, çıkarım özgürlüğe..

4 Kasım 2010 Perşembe

Acılarımızı olgunlukla karşılayıp, sevinçlerimize özen göstermeliyiz

Her insanın hayatında bir sürü sorunun peşpeşe geldiği, içinden çıkılmaz, çözümü bulunmaz durumlar olmuştur.
Böyle zamanlarda bir kendine yetememezlik , giderilemeyen iç sıkıntıları iç içe geçer ve gitgide büyüyen halkalar halinde ilerler hep!..

Sonra birden dışardan atılan küçük bir taş tüm halkaları dağıtır. Bu kez de yepyeni çözümler getiren halkalar dizinine girilir ansızın. Üstelik bu öyle beklenmedik anda olur ki, sanki tüm o olumsuzlukları başkası yaşamış gibi birden bire o durumdan çıkarsın.
Yaşamımızda herşeyin tamamlanması gereken bir süreç olduğunun, ''elbette geçeceğinin'' farkına varmışsak eğer acılarımızı olgunlukla karşılar, sevinçlerimize özen gösteririz.

Sabırla yaşamı örmek

Bu kokuşmuş toplum yapısına uymak yerine; yaşam biçimimizle, yaptıklarımızla dışımızdaki bir çok insanın yaşamına katkıda bulunabiliriz. Diğer yaşamlara etki etmenin yarattığı sonuçları onlara yaşatıp, aynı biçimde yapıcı, doyumlu yaşamaya özendirebiliriz..

30 Ekim 2010 Cumartesi

''Aile'' Nasıl bir şey?

Ah, Bu soru... Yanıtını bulamadığım bir karmaşa .. Bu denli önemsendiğine göre önemli bir şey olmalı (?)..

Ya insan, aileye egemen oluyor ya aile insana... Bir bakıyorsun, ortada ne insan var ne aile..

İnsan aileyi, aile insanı yok ediyor. Bu tanıklıkla kafamdaki karmaşa çözülüyor...

İyi / Kötü ama

Hayatımda bir duyguyu
Ne şart koşuyorum,
Ne de reddediyorum...
Karşılaştığım herşeyi
İyi / Kötü ama 
Alabildiğine yaşamak istiyorum...

15 Ekim 2010 Cuma

Sevgi , Duygusal Bir Şey Değildir...

Bir eylemdir sevgi . Yaratma ve yaşatma gücünün kaynağı olan entelektüel bir nitelik taşır.

Sevmek ciddi bir iştir.

9 Ekim 2010 Cumartesi

Twitter'ın amacı nedir? Amacına yönelik kullanılıyor mu?

Twitter yazık ki amacına göre kullanılmıyor, kullanılamıyor. msn ve cep msj. modunda sohbetler çoğunlukta.
mesajlara tek tek bakıldığında anlamsız cümleden çok sesler var. İşte, twitter da kimin neden bulunduğunun cevabı o seslerde... 

Twitter amacı dışında kullanımlarda ; farkedilmek, kendini önemli hissetmek, bir yere ait olmak hissi gibi bir çok neden bulunabilir. Yaşadığımız dünyayı özellikle ülkemiz koşullarını, hiç bir yerde söz verilmemiş önemsenmemiş ezilmiş insanımızı düşünürsek ve içindeki dinamiği anlayabilirsek yadsıyamıyor insan.
Ama hemen, Aziz Nesin'in bir sözü geldi aklıma; '' Dışkınında oluşması nedenlerini biliyoruz ama alıp yüzümüze gözümüze sürmüyoruz!..''


Twitter da gerçekten, bu iletişim ağının amacını sürdürebileceği üyeleri var. Paylaşacakları ile katacakları olan, rastladığı 140 lardan bir şeyler almak isteyen. kendilerini duyurmak isteyen kuruluş v.s. var. gelişimlerini paylaşmak isteyen.
İnsanları basit bir toplantı için bile bir araya getirmek zorken ve hazır böyle bir zeminde birlikteysek neden boşluğa gidiyor herşey!.. 
Yaşamda herşey kusursuz ve mükemmel mi?


Twitter insanın insana katkı sağlayabileceği, belki de zaman içinde birlikte bir çok şey yapabileceği uygun bir alan. Böyle harcanması çok yazık.


Yukarda söylediğim msn msj modunda uzun soluklu devam edemez. Ego sorunları için twit de olan kişiler ya tatminkar yada hayal kırıklığıyla süreçlerini tamamlayıp üyeliklerine son verecekler.
Paylaştıklarımız çocuk saflığında, gençlik heyecanında, ortayaş olgunluğunda ve yaşlılık bilgeliğinde olan iç dünyamız mı? Yoksa; maskeler takıp hatta bazen korkakça pusuya yatıp sadece can yakmak için ortaya çıktığımız dış dünyamız mı?




Anlamsız bir sürüyü oluşturmak ya da parçası olmak nasıl bir doygunluk verebilir insana?

Heyyyy!! Ölü toprağımı var üzerimizde, kendimize gelelim!..

Bir şey yapmalı!.

Seda P.

Eylemlerimizin Amacı Ne?


İnsanların bir özelliği de şu: Biz yapan varlıklarız. Her zaman bir şeyler yapıyoruz. Bir şey yapmadığımız zaman bir şeyler yapma konusunda düşünüyoruz, ki bu da bir şey yapmaktır. Uyurken bile yatakta dönüp duruyor ve rüya görüyoruz.

yaşamımız yapma üzerine kuruludur. Ağaçların aksine, vücutlarımız bir yerden bir yere hareket edebilir. Duygularımız kolayca zıttıyla yer değiştirebilir. Düşüncelerimiz bizi fiziksel olarak gidemeyeceğimiz yerlere taşır; anılarımız bizi zamanda geri götürür, zekamız gelecekteki hareketleri tahmin ederve hayal gücümüz bizi hiç gitmediğimiz yerlere taşır.

Dünyayı değiştirmeye kararlı görünüyoruz. sadece Vücutlarımızla hareket ettiremediğimiz şeyler için araçlar icat ediyoruz.

İnsanın yaşam içindeki eylemlerine şöyle uzaktan bir baksak; çılgınca koşuşturan karıncaları andıdığımızı görürüz.

Şüphesiz, gereksinmelerimizi karşılamak için yapmalıyız. fakat ihtiyaçlarımızı karşıladıktan sonra bile yapmaya devam ediyoruz. Niçin?

Ara ara merak ettiğiniz olu mu? ''Bu eylemlerin amacı ne?''



Seda Pekgöz

Aşk

Aşk benim herşeyim, biricik işim olabilirdi...
Ne boş gözlerde aşkı gördüm
Ne de kimse benim gördüğümü gördü

21 Eylül 2010 Salı

Bebekler Özgürdür


Bir bebek!..

O zengin yada fakir değil... Müslüman yada hıristiyan da değil..
Onun tepkilerinden ve bakışlarından düşünüyor olduğunu farkedebiliriz. Ama bir amaç için bir şey elde etmek için düşündüğünü söyleyemeyiz... Üstün olmak yada olmamakla koşulllandırılmamıştır.


Bir bebek, üstünde oynanmamış orjinal tablo gibidir. Değerlidir...
Özünü koruyabilen herşey gibi çok değerlidir.

Seda Pekgöz

Düşüm / Gece oldu diye hayat bitmiyor, tersine başlıyor...

 ---------------------------------------------------------Seda PEKGÖZ

Düşüm

Hayatım!.. Küçük fark edişlerin büyüsüne kapılmış, biraz da bu yüzden iç dünyasına kilitlenmiş bir çocukluk...
Birbirlerine 'o biraz tuhaftır' dediklerinde ne anlama geldiğini algılayamıyordum
önceleri... Onlara benzemeyene tuhaf diyor olmalıydılar (?)
Onlar gibi yemek yiyor, uyuyor uyanıyordum, aynaya baktığımda normal bir insan
görüyordum. Demek ki, tuhaflığım dış görünüşümle ilgili değildi... İç organlarımızda aynı olmalıydı. Onlara benzemeyen tarafımı bulamıyordum.
Anneme sorsam şöyle diyecekti;
'Nereden buluyorsun bu tuhaf soruları bilmem ki (?)’
Yanıtsız iki sorumuz daha olacaktı... Babamla, gece sohbetleri her zamanki gibi yataklarında da devam edecekti... Duvarların bir sıra tuğla ile örüldüğü hesaba katılmıyordu. Bizi ayıran çite ise her gece bir sıra dikenli tel daha ekleniyordu…

Gece oldu diye hayat bitmiyor, tersine başlıyor...

Gün boyunca tüm şifreleri bozulan hayatın kendini onarma çabası, içime derin bir hüzün çöktürse de yaşamaya doyamıyorum hiç bir anını...
Pencereyi açıyorum; derin suların yüzeyinden gökyüzünü izliyorum… Mutluluk kaynağım yıldızlar bana yetiyor. Uzak yıldızlarla ilgili düşlerim gecelerimi,
derin mavi su gündüzlerimi süslüyor.








Gökyüzünün en uzak noktasından gözlerimi ayırmıyor, bir yıldız kaymadan yatağıma girmiyordum. Bu dünyaya yanlışlıkla bırakıldığımı ve oralarda olan bir şeyin gelip beni
alacağını düşlediğim çok oldu.

Her kayan yıldız bana ondan gelen bir işaretti;
‘bekle, biraz daha bekle’ bekledim… bu bekleyiş onun olmama olasılığından kötü değildi.
Bazen hiçbir işaret, hiçbir hareket bulamıyordum… Güneşin sessizce saklandığı yerden çıkışını izliyordum.. Yine uyanacaklarını, yine her şeyi mahvetmek için koşuşturup duracaklarını aklıma bile getirmek istemiyordum.
Denizin gökyüzüyle birleştiği noktayı, ufku böyle dakikalarda fark etmiştim.
Ben de denizde yaşasaydım eğer düşümle aynı noktada buluşabilirdim.


Gerçeği açıklıyor ya da arıyor değilim. Ben sadece sessiz bir iç dökmeyle sarsılan bedenimin içindeki gezgin ruhun sesini dinliyorum

@Mi_DeliMiDeli

@Mi_DeliMiDeli
DeliMiDeli @Mi_DeliMiDeli