'Bir insan ne kadar çalışkansa, yaptığı yanlış yüzdesi de o oranda çoktur. Onun için tembellerden daha çok azar işitirler''
ˢᵉᵈᵃ ᴾᴱᴷᴳÖᶻ
Bu söz, çalışkanlık ile hata yapma olasılığı arasındaki ilişkiyi ve bunun sosyal sonuçlarını ele alan bir gözlem.. Temel fikir, bir insanın ne kadar çok çaba harcarsa, hata yapma ihtimalinin de o kadar artacağı yönünde.
Şimdi bunu biraz açalım:
Çalışkan bir insan, daha fazla iş üretir, daha çok sorumluluk alır ve dolayısıyla daha fazla karar verme sürecine dahil olur. Bu yoğun tempo ve çeşitlilik, doğal olarak hata yapma riskini artırır. Örneğin, bir günde 10 görev tamamlayan biri, sadece 1 görev yapan birine kıyasla hata yapma olasılığıyla daha çok karşı karşıyadır. Hatalar, genellikle eylemsizlikten değil, aksiyon almaktan doğar. Tembel olarak nitelendirilen kişiler ise daha az iş yaptıkları için hata yapma şansları da azalır; çünkü risk alacakları veya deneyecekleri durumlar sınırlıdır.
Çaba harcayanlar, üretkenlikleri yüzünden daha çok göz önünde olur ve hataları da daha görünür hale gelir. Oysa tembel biri, az iş yaptığı için hem hata yapma şansı azdır hem de eleştiri alacak bir zemin pek oluşturmaz. Toplumda veya iş ortamında, çalışkanların hataları daha çok göze batarken, tembellerin pasifliği bazen fark edilmez bile.
Bu aynı zamanda bir tür adaletsizliktir. Çalışkanlık övülse de, bu çabanın getirdiği hatalar nedeniyle azarlanmak, motivasyonu zedeleyebilir. Öte yandan, tembelliğin "cezadan kaçma" gibi bir avantaja dönüşmesi olasıdır. Bu ironik durumun çatışkı yaratmaması için çaba ile hoşgörü arasında bir denge kurulması gerekir.
Çalışkanlık ve hata yapma arasındaki bu ilişkiyi tarihten örneklerle desteklemek mümkün. Edison’un ampulü icat ederken yaşadığı binlerce başarısızlık, çalışkanlığın hata olmadan olmadığını kanıtlar.
Kişi hatalardan ders çıkarma ve bu eleştirileri avantaja çevirme yetisine sahipse belki de eleştiriyi aşan suçlamalara karşı atacağı yeni adımlar insanı hayrete düşürecek başarıyı getirebilir.