Kibir, insanın kendi değerini abartarak başkalarını küçümsemesi, kendini biricik ve üstün görmesi halidir. Bu, bir erdem gibi görünebilir ilk bakışta; çünkü kendine güvenmek, güçlü durmak çoğu zaman övülür. Ancak kibir, güvenin değil, güvensizliğin bir yansımasıdır; bir maske, bir savunma kalkanıdır.
Peki, neden kötü bir şeydir kibir? Ve neden kibirli insan, en çok kendine zarar verir?
Kibrin kötülüğü, onun insanı yalnızlaştıran, bağları koparan doğasından gelir. Kibirli insan, kendini diğerlerinden üstün gördüğü için empati kuramaz, anlamaya çalışmaz. Bu, dostlukların, sevginin ve dayanışmanın kök salacağı toprağı çoraklaştırır. İnsan, sosyal bir varlıktır; paylaştıkça, anladıkça, sevildikçe anlam bulur. Kibir ise bu paylaşımı engeller, kişiyi kendi yarattığı bir tahtın üzerine oturtur. Ancak o taht, sanıldığı gibi görkemli değil, soğuk ve yalnızdır. Çevresinde kimse kalmadığında, kibirli insan, kendi sesinin yankısından başka bir şey duyamaz hale gelir.
Kibirli insanın kendisine verdiği zararlar ise daha derindir. İlk olarak, kibir bir aynadır; ama çarpık bir ayna. Kişi, kendini olduğundan büyük görür, kusurlarını inkâr eder. Bu, gelişimin önünü tıkar. Hatalarını kabul etmeyen, eleştiriye kulak vermeyen biri, nasıl daha iyi olabilir? Kibir, insanı bir yanılsamanın içinde tutar; ona, zaten zirvede olduğunu söyler. Oysa gerçekte, bu zirve yalnızca kendi zihnindedir ve dünya, o zirveyi umursamaz bile. Zamanla, kibirli insan gerçeklerle yüzleştiğinde –ki bu kaçınılmazdır– kırılganlığı ortaya çıkar. O çarpık ayna kırıldığında, geriye sadece kendiyle yüzleşmekten kaçan bir ruh kalır.
Bir başka zarar, kibrin insanı sürekli bir yarışa hapsetmesidir. Kibirli kişi, kendini kanıtlamak, üstünlüğünü korumak zorundadır. Bu, bitmeyen bir yük, bir kaygı kaynağıdır. Her an birileri tarafından geçilme korkusu, her bakışta bir meydan okuma görme hali, huzuru yok eder. Kibir, insanı özgürleştirmez; aksine, onu kendi inşa ettiği bir kafese zincirler. Bu kafeste ne gerçek bir başarı ne de içsel bir tatmin vardır; sadece başkalarının gölgesinde büyüyen bir gölge oyunu.
Sonuç olarak, kibir kötüdür; çünkü insanı insan yapan değerlerden uzaklaştırır. Sevgi, alçakgönüllülük, anlayış gibi erdemler, kibrin gölgesinde solar. Kibirli insan, kendine en büyük zararı verir; çünkü bu yolda hem çevresini hem de kendi ruhunu kaybeder. Belki de en büyük ironi şudur: Kibirli insan, kendini yüceltmek isterken, farkında olmadan kendini küçültür. Gerçek büyüklük, ne tahtlarda ne de övgülerde gizlidir; o, insanın kendi sınırlarını bilmesinde, başkalarına değer vermesinde saklıdır. Kibir, bu gerçeği görememenin bedelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder