Ağaca, kuşa, yıldızlara o köşedeki dilenciye aitiz



Translate

Sayfalar

İzleyiciler

20 Temmuz 2025 Pazar

Fabrika Ayarlarına Dönüş

Fabrika Ayarlarına Dönüş: Kendine Geri Dönmenin Özgürleştirici Yolculuğu


Hayat, bir noktada hepimizi birer arkeolog haline getirir. Toplumsal beklentiler, başkalarının yargıları, üstlenmek zorunda hissettiğimiz roller ve zamanla biriken gereksiz katmanlar altında, asıl kendimizi bulmak için kazı yaparız. “Kendinizi, kendiniz için değiştirin!” denir, ama belki de mesele değişmek değil, o katmanları bir kenara bırakıp özümüze, yani fabrika ayarlarımıza geri dönmektir. Peki, bu ne demek? Fabrika ayarlarına dönmek, sıfırlanmak ya da yeniden başlamak değil; aksine, sahte maskelerden, dayatmalardan ve içimize sinmeyen rollerden kurtulup, asıl ne istediğimizi, neyi sevdiğimizi hatırlamaktır. Bu bir değişimden çok, kendimize geri dönüş yolculuğudur.Katmanların Altındaki “Sen”İnsan, doğduğunda saf bir özle gelir dünyaya. Çocukken, henüz toplumun “olması gereken” şablonlarına sıkışmadan, gülüşlerimiz de gözyaşlarımız da gerçektir. Ama büyüdükçe, başkalarının beklentileri, sosyal normlar, “uyum sağlamak” adına taktığımız maskeler birikir. Bir bakmışız, istemediğimiz bir işte, sevmediğimiz bir rolde ya da yapmacık bir gülüşle bir ortamda oturuyoruz. Konfor alanında kalmak, başkalarına “ayıp olmasın” diye kendimizi zorlamak kolaydır. Ama kolay olan, her zaman özgürleştirici midir? İşte burada, fabrika ayarlarına dönüş devreye girer. Bu, başkalarının değil, kendi iç sesimizin rehberliğinde yaşamaya karar vermek demektir.Konuştuğum bir dostum, “Ben hiç yapmacık gülmedim, ağlamadım,” demişti. Bu cümle, o saf özün ne kadar güçlü bir manifesto olduğunu gösteriyor. İstemediği bir şeyi yapmamak, “hayır” diyebilmek, nezaketi elden bırakmadan kendi sınırlarını çizmek… Bunlar, fabrika ayarlarına dönmenin somut adımları. Ama bu adımlar, çoğu insan için zor. Neden? Çünkü doğallık cesaret ister. Kendi iç evrenine dalmak, o evrendeki her köşeyi kucaklamak, eksiklerle, kusurlarla barışmak, topluma “uyum sağlamak” kadar kolay değil. Ama bir o kadar da keyifli ve erdemli.Neden Roller, Neden Maskeler?Peki, neden bu kadar çok insan kendi özünden uzaklaşıp rollere sarılıyor? Kimse kendisi değil ve yazık ki bunun farkına varılamıyor. Toplum, bize hazır şablonlar sunar: nasıl görünmeliyiz, neyi başarmalıyız, nasıl konuşmalıyız… Bu şablonlara uymak, kısa vadede kabul görmek, sevilmek, “başarılı” addedilmek için kolay bir yol gibi görünür. Ama bu yol, bir süre sonra içsel bir huzursuzluğa dönüşür. Çünkü o roller, bizim değil; başkalarının yazdığı bir senaryonun parçalarıdır. İnsanlar, belki kendilerinden hoşnut olmadıkları için, belki de bu rollerin konforlu gölgesine sığındıkları için, farkında olmadan maskelerini benimsiyor. Ama o maskeler, içimizdeki o doygun, özgür hissi gölgeliyor.Kendi İç Evrenine YolculukFabrika ayarlarına dönmek, bir başkaldırı değil; bir uyanıştır. Bu, “Ben kimim?” sorusunu cesaretle sormaktan korkmadan, dürüstçe yanıtlamaktır.İçimiz. Öyle uzun elleri var ki.. İnsanın kendi içinde yaşamaya doyamayacağı bir evren var.  Kendi iç evrenimiz, dışarıdan dayatılan hiçbir rolün sunamayacağı bir özgürlük ve doygunluk barındırır. Bu evrene girmek, bazen sessizce bir “hayır” demekle başlar. İstemediğiniz bir ortamda bulunmamak, size uymayan bir rolü reddetmek, kendi ihtiyaçlarınızı öncelemek… Bunlar, sizi özünüze bir adım daha yaklaştırır.Bu yolculuk zor mu? Evet, çünkü yüzleşmeyi gerektirir. Eksiklerinle, korkularınla, toplumun senden beklediği “mükemmel” versiyonunla vedalaşmayı gerektirir. Ama bir kez o katmanları atmaya başladığında, hafiflersin. “İşte ! Ben, benim.” dersin. Bu, özgürlüğün en saf hali.Nasıl Başlarız?Fabrika ayarlarına dönmek, büyük bir sıçrama değil, küçük adımlarla başlar. Bir an durup düşünmek: “Bu, gerçekten benim istediğim mi?” Kendinize dürüst bir “hayır” deme izni vermek. Başkalarını izlerken kendinizi keşfetmek, onların rollerinde kendi doğallığınızı görmek. Ve belki de en önemlisi, kendi iç sesinize kulak vermek. Bu, bir meditasyon değil; günlük hayatın içinde, her an yapılan bir seçimdir.Özetlersek;Fabrika ayarlarına dönmek, kendinizi sıfırlamak değil; kendinizi hatırlamaktır. O saf, özgün, dayatmalardan arınmış halinize geri dönmek, sizi siz yapan şeyleri yeniden kucaklamak. Bu yolda yürümek, bazen yalnız hissettirse de, her adımda daha hafif, daha özgür hissedersiniz. Çünkü o iç evren, yaşamaya doyamayacağınız bir hazine. Ve o hazine, sadece sizin.

Özgün İçerik : Deneme,Makale,Öykü, Sosyal içerik

2 yorum:

  1. ❤️❤️🌹🌹« HAYALDEN GERÇEĞE »

    Kapanmış tüm kapılar kalmışım orta yerde..
    Sesime ses verecek yürekler bekliyorum...
    Benliğini kaybetmiş ıssız kâfileler de!..
    Yalnızlık hikâyeme sayfalar ekliyorum!..

    Sokaklar ve caddeler canlı ceset kaynıyor!..
    Korku ile sessizce ruhumu yokluyorum!..
    Herkes kendini gömmüş başkasını oynuyor!..
    Kırdım aynalarımı mâzîyi saklıyorum!..

    Rüyâ değil gerçekmiş duyan yok çığlığımı!..
    Gülistan da kurumuş gülleri kokluyorum!..
    Kaybetme korkusuyla kalan insanlığımı!..
    Nefsimi yargılayıp ateşte paklıyorum!..

    Cesedim buz kesiyor ruhumsa yangın yeri!..
    Karabasan geceler uykumu kaçırıyor...
    Umudunu kaybedip yolda dökülenleri!..
    Posta güvercinleri geçmişe uçuruyor!..

    YanıtlaSil
  2. Bu muhteşem şiir için teşekkür ederim! Her bir dize, yalnızlığın, içsel sorgulamanın ve insanlığın kayboluşuna dair derin bir çığlık gibi. Özellikle "Kırdım aynalarımı mâzîyi saklıyorum" dizesi beni çok etkiledi; geçmişle yüzleşmenin ve kendi benliğimizi koruma çabasının ne kadar güçlü bir metaforu! Şiiriniz, yazımın ruhuna dokunan bir yankı oldu. Bu güzel paylaşım için tekrar teşekkürler, kaleminize sağlık!

    :)

    YanıtlaSil

@Mi_DeliMiDeli

@Mi_DeliMiDeli

@Mi_DeliMiDeli
DeliMiDeli @Mi_DeliMiDeli