Bir dizi izlerken ya da bir kitabı okurken, “Bu hikaye ne kadar gerçekçi!” dediğimiz anlar olur. Peki, ya o hikaye gerçekten birinin hayatından, hem de bir psikiyatristin divanından alınmışsa? Kral Kaybederse gibi eserler, psikiyatrist Gülseren Budayıcıoğlu’nun hasta hikayelerinden esinlenerek yazdığı kitaplardan uyarlandı. İsimler değişiyor, detaylar kurguya bürünüyor, ama o hikayeler bir zamanlar bir terapist odasında, gözyaşları ve cesaretle anlatılmış sırlar. Bu durum, bende derin bir rahatsızlık uyandırıyor: Bir psikiyatrist, hastalarının en mahrem anlarını bir yazarlık ya da senaristlik kariyeri için basamak olarak kullanabilir mi? Üstelik, psikiyatrik hastaların muhakeme yetisi bazen bulanıkken, onların verdiği “onay” ne kadar anlamlı? Gelin, bu konuyu samimi bir şekilde masaya yatıralım.
Psikiyatri, insanın en çıplak halini gördüğü bir meslek. Bir hasta, terapistine travmalarını, korkularını, utançlarını anlatırken, kendini tamamen açar. Bu, bir güven sözleşmesidir: “Ben sana sırlarımı vereyim, sen de onları koru.” Ama eğer bu sırlar, bir gün bir kitapta ya da bir dizide, milyonların gözü önünde yeniden canlanırsa? İsimler farklı olsa bile, o hikayeyi bilen bir aile üyesi, bir arkadaş, “Bu benim yakınıma ne kadar benziyor!” diyebilir. İşte bu, mahremiyetin ince bir çizgisini ihlal ediyor. Psikiyatristin, hastasının hikayesini bir romana ya da diziye malzeme yapması, o güven sözleşmesini zedeliyor.
Beni asıl rahatsız eden, bu hikayelerin sadece ticari bir kazanç için değil, bir psikiyatristin yazarlık kariyerini parlatmak için kullanılması. Sanki hastalar, birer hikaye madeni gibi görülüyor. Onların acıları, mücadeleleri, bir yazarın adını duyurması için bir basamak oluyor. Bu, sadece etik bir sorun değil, aynı zamanda ahlaki bir yara. Psikiyatrist, hastasının en savunmasız anlarını alıp bir sanat eserine dönüştürürken, o hastayı bir obje gibi kullanıyor. Oysa psikiyatri, hastanın insan onurunu koruma üzerine kurulu bir meslek. Hastalar, bir yazarın bestseller listesine tırmanması için bir araç olmamalı.
Bir de işin “onay” boyutu var. Diyelim ki psikiyatrist, hastadan hikayesini paylaşmak için izin aldı. Ama psikiyatride bu o kadar basit değil. Bir depresyon, anksiyete ya da daha ağır bir bozukluk yaşayan kişi, o an sağlıklı bir muhakeme yapamayabilir. Kendi hikayesini bir dizide görmenin nasıl bir damgalanmaya yol açacağını öngöremeyebilir. Psikiyatristin otoritesi karşısında, “Hayır” demekte zorlanabilir. Üstelik, “Evet, paylaşabilirsin” dese bile, bu onayın kapsamı ne kadar net? Bir kitapta birkaç satır mı, yoksa milyonların izlediği bir dizi mi? Psikiyatrik hastaların savunmasızlığı, bu onayı etik açıdan sorgulanabilir kılıyor. Hasta, belki o an “Evet” dedi, ama ya sonra pişman olduysa? Bir dizinin jeneriği akarken, o hastanın içi cız edebilir.
Peki, bu hikayeler hiç mi paylaşılmamalı? Bazıları, bu eserlerin ruh sağlığı farkındalığı yarattığını savunuyor. Haklı bir nokta, ama bu niyet, yöntemi haklı çıkarmıyor. Psikiyatrist, hasta hikayeleri olmadan da farkındalık yaratabilir. Kurgusal karakterler yazabilir, mesleki bilgisini kullanabilir. Gerçek insanların mahremiyetini riske atmak yerine, yaratıcılığını konuşturabilir. Hem, bu hikayeler bir diziye dönüşünce, çoğu zaman dramatik efektler için süsleniyor. Bu da, o ciddi psikolojik mücadeleleri bir eğlence unsuru gibi gösterebiliyor. Acaba bu, farkındalıktan çok, acıyı metalaştırmak mı?
Psikiyatristin kalemi güçlü olabilir, ama bu güç, hastaların sırlarını bir kariyer basamağı yapmak için kullanılmamalı. Psikiyatri, güven ve mahremiyet üzerine kurulu. Hastalar, bir gün hikayelerinin bir senaryoda yer alacağı korkusuyla terapist odasına girmekten çekinmemeli. Eğer bir psikiyatrist yazar olmak istiyorsa, hastalarının divanını değil, hayal gücünü kullansın. Çünkü o divanda anlatılanlar, bir romana değil, bir insanın iyileşme yolculuğuna ait.
Özgün İçerik : Deneme,Makale,Öykü, Sosyal içerik
Hasta onayı meselesi çok kritik. Psikiyatrik bir süreçte verilen "izin" ne kadar özgür iradeyle verilmiş olabilir ki? Bu, etik tartışmayı daha da derinleştiriyor.
YanıtlaSilPsikiyatristin yazarlık hevesi, hastalarının iyileşme sürecinin önüne geçmemeli.
YanıtlaSilGüven sözleşmesi gerçekten de kutsal olmalı.
YanıtlaSil