Ağaca, kuşa, yıldızlara o köşedeki dilenciye aitiz



Translate

Sayfalar

İzleyiciler

24 Nisan 2025 Perşembe

Özgüven mi, Tavır mı? İnce Çizginin Ötesinde

Özgüven mi, Tavır mı? İnce Çizginin Ötesinde

Bazı insanlar var, ağızlarından çıkan her kelime bir meydan okuma gibi. Ne nezaket tanıyorlar ne de karşısındakinin hislerini umursuyorlar. Söyledikleri kırıcı bir söz yüzünden ortam gerilse de omuz silkip, “Ben böyleyim!” diyor ve bunu özgüven sanıyorlar.

Peki, bu gerçekten özgüven mi, yoksa sadece kaba bir tavır mı? Bu iki kavram arasında öyle ince bir çizgi (bana göre oldukça kalın bir çizgi) var ki, bazen insan hangisinin ne olduğunu anlamakta zorlanıyor. Gelin, bu çizgide biraz gezinelim..




Özgüven, insanın kendi değerine inanması, kendini taşıyabilmesi demek. Bir odada konuşurken gözlerin yere değil, karşındakine bakması; fikrini söylemekten çekinmemen, ama bunu yaparken kimseyi ezmeye çalışmaman. Özgüven, “Ben buyum” derken, başkalarına “Sen bir hiçsin” dedirtmeyen bir duruş. Mesela, bir toplantıda fikrini netçe söylüyorsun, ama karşındakinin sözünü kesmeden, onun da fikrine kulak vererek. Bu, seni hem güçlü hem saygın kılıyor. Çünkü özgüven, sadece kendinle değil, etrafındakilerle de barışık olmanı gerektiriyor.

Tavır ise bambaşka bir hikâye. Tavır, “Ben her şeyi söylerim, kimseden çekinmem!” diye bağıran, ama aslında çoğu zaman düşüncesizce atılan bir adım. Karşısındakini incitmek pahasına “dobra” olmaya çalışan biri, özgüvenli değil, sadece patavatsız. Örneğin, bir arkadaşının kıyafetine “Bu ne iğrenç bir renk!” demek, özgüven değil, saygısızlık. Çünkü gerçek özgüven, eleştiriyi bile yapıcı bir şekilde sunmayı bilir. Başka insanların seçimlerini, beğenilerini küçümsemek sadece haddini bilmemektir. Tavır, “Ben böyleyim, beğenmeyen gider” derken, özgüven “Ben böyleyim, ama senin de varlığın değerli” der.

Bu ikisini ayıran en net şey, niyet ve etki. Özgüvenli insan, kendini ifade ederken çevresine zarar vermemeye özen gösterir. Tavırlı insan ise, “Herkes beni kabul etsin” diye bağırır, ama aslında kendi güvensizliklerini örtbas etmeye çalışır. Düşünsenize, biri sürekli başkalarını aşağılayarak mı “güçlü” görünür, yoksa kendi yolunda sakin ama kararlı adımlarla mı? Özgüven, içten gelen bir ışık; tavır ise o ışığı taklit etmeye çalışan yanıp sönen bir neon tabela.

Bir de şu var: Özgüven, dinlemeyi bilir. Tavırlı insan, sadece kendi sesini duyar. Özgüvenli biri, yanlış yaptığında özür dileyebilir, çünkü kendini kanıtlama derdi yoktur. Tavırlı insan ise özrü zayıflık sanır, hatasını asla kabul etmez. Bu yüzden, özgüven bir bahçe gibi; emekle, özenle büyür. Tavır ise yabani ot misali, kontrolsüzce her yere yayılır.

Sözün özü, özgüven, seni ve çevreni yükselten bir güç. Tavır ise, kısa vadede dikkat çekse de, uzun vadede yalnızlığa mahkûm bir kabadayılık. Bir dahaki sefere biri “Özgüvenim var!” diye kaba saba konuşursa, durup bir düşünün: Bu insan, kendine mi güveniyor, yoksa sadece gürültüyle boşluğu mu dolduruyor? Çizgi orada, tam o sorunun cevabında yatıyor.

Eğer ekleme yaparsanız ben de yorumlarınızdan yararlanırım 😊

Özgün İçerik : Deneme,Makale,Öykü, Sosyal içerik

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

@Mi_DeliMiDeli

@Mi_DeliMiDeli
DeliMiDeli @Mi_DeliMiDeli