Ağaca, kuşa, yıldızlara o köşedeki dilenciye aitiz



Translate

Sayfalar

İzleyiciler

9 Nisan 2025 Çarşamba

Anlamakta zorlanırız !..

İnsan doğasının karmaşık bir yönünü de; Bilgisiz ya da gerçeği görmekte zorlanan kişi, genellikle kendisini aydınlatmaya çalışanlardan rahatsız olur. 
Çünkü aydınlanmak, onun rahat alanını bozar, yanlışlarını yüzüne vurur ve değişim gerektirir – ki bu, çoğu zaman zor bir süreçtir. Öte yandan, kendisini kandıranlar, ona duymak istediği şeyleri söyler, yanlışlarını örtbas eder ve o konforlu cehalet balonunu şişirir. 

Kitap Özetleri, Kitap Özeti / E-Kitap - E-book: Michael Tomasello "İnsan İletişiminin Kökenleri"

Kitap Özetleri, Kitap Özeti / E-Kitap - E-book: Michael Tomasello "İnsan İletişiminin Kökenleri": İnsan iletişiminin kökenleri ˢᵉᵈᵃ ᴾᴱᴷᴳÖᶻ @Mi_DeliMiDeli Bu kitabı okurken dilin kökenine dair öyle etkileyici bir yolculuğa çıkıyorsunuz ki,...

Yankı Odalarının Sınırı: Güven İçinde Kokuşmak


İnsan, doğası gereği tanıdık olanı arar. Güven veren sesler, benzer düşünceler, alışılmış kokular—bunlar bize bir sığınak sunar. Ama ya bu sığınak, bir süre sonra bizi tekdüzeliğe mahkûm eden bir kafese dönüşürse? Kendi sesimizin yankısını duymaktan hoşnut olmak, farklılıkları dışlamak, insanı ve toplumu nereye kadar götürebilir?



Konforun Bedeli
Sosyal medya çağında, insanlar giderek daha fazla kendilerine benzeyenlerle öbekleniyor. X gibi kaotik ama çok sesli platformlardan ayrılıp, Bluesky gibi daha "kontrollü" alanlara geçenler, ortak bir amaç etrafında toplanıyor. İlk bakışta bu, bir

8 Nisan 2025 Salı

7 Nisan 2025 Pazartesi

Haklılık Yetmez, Tutarlılık Gerek

Bir şey var, içimde dönüp duruyor, ifade etmekte zorlanıyorum ama susmak da istemiyorum. Yıllardır bir oluşumun içinde olan biri düşünün. Siyasi bir oluşum bu; zaman zaman çok yanlış işler yapmış, hatta suç sayılacak söylemleri olmuş.. Bu kişi, o yıllarda bu oluşumu hararetle savunmuş. Eleştirenlere "cahil" demiş, yapılanları görmezden gelmiş ya da belki de işine öyle gelmiş. Ama şimdi, kendisine ilk haksızlık yapıldığında, dönmüş ve yıllardır başkalarının

6 Nisan 2025 Pazar

Kibrin Gölgesindeki İnsan

Kibir, insanın kendi değerini abartarak başkalarını küçümsemesi, kendini biricik ve üstün görmesi halidir. Bu, bir erdem gibi görünebilir ilk bakışta; çünkü kendine güvenmek, güçlü durmak çoğu zaman övülür. Ancak kibir, güvenin değil, güvensizliğin bir yansımasıdır; bir maske, bir savunma kalkanıdır.

Peki, neden kötü bir şeydir kibir? Ve neden kibirli insan, en çok kendine zarar verir?

Kibrin kötülüğü, onun insanı yalnızlaştıran, bağları koparan doğasından gelir. Kibirli insan, kendini diğerlerinden üstün gördüğü için empati kuramaz, anlamaya çalışmaz. Bu, dostlukların, sevginin ve

5 Nisan 2025 Cumartesi

Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: Kasıtlı Körlük: Gerçeğin Gölgesindeki Seçim

Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: Kasıtlı Körlük: Gerçeğin Gölgesindeki Seçim: İnsan, doğası gereği hem merak eden hem de kaçan bir varlıktır. Gerçeği ararken bir yandan da ona sırtını dönmeyi başarabilen bu çelişkili d...

Değişim Senden Başlar

Sen Değişmezsen, Hiçbir Şey Değişmez



Bazı günler vardır, sanki evren bizimle inatlaşır. Aksilikler bir gölge gibi peşimize takılır, nereye gitsek yanımızdadır. Bir bakmışız, kendimizi karmakarışık bir labirentin içinde bulmuşuz; her adımda biraz daha kayboluyor, her nefeste biraz daha sıkışıyoruz. Sorunlar öyle bir boyuta ulaşır ki, içimiz

3 Nisan 2025 Perşembe

Hayatın Çentikleri, Gücün Madalyaları



Hayat, bir yolun düzlüğünde değil, engebelerinde şekillenir. İnsan, tökezlemeden, sendelemeden ya da tamamen yere kapaklanmadan bu yolculuğun özünü kavrayamaz. Düşüş, yalnızca bedeni değil, ruhu da sarsar; insanı kendi kırılganlığıyla yüzleştirir. O an, gökyüzü uzak bir hayal gibi görünürken, ayakların altındaki toprak gerçeğin ta kendisi olur. Bu çarpışma, insana ne kadar küçük olduğunu hatırlatır; ama aynı zamanda, o küçüklüğün içinde ne kadar büyük bir direnç taşıdığını da fısıldar.
Düşmek, bir son değil, bir başlangıçtır aslında. Yerde geçirilen her saniye, insanın içindeki savaşın sessiz bir sahnesidir. Kimi bu savaşta pes eder; toprağın soğukluğuna teslim olur, gözlerini ufka çevirmekten vazgeçer. Kimi ise o soğukluğu bir itici güç gibi kullanır. Ellerini taşa dayar, dizlerini tozdan silker ve yeniden ayağa kalkar. İşte bu kalkış, insanın kendini tanıdığı andır. Çünkü düşüş, hayatın ağırlığını öğretirken, kalkış kendi gücünün farkına varmayı sağlar.


Herkes düşer, ama herkes yükselmez. Yükselmeyen, gökyüzünün maviliğini, rüzgârın özgürlüğünü

Deniz Salyangozlarının Sessiz Dersi


"Sizi iyilikleriyle felç edip sonra yutmaya çalışan insanları ancak, deniz salyangozlarını dikkatlice izlediyseniz fark edersiniz."
Bu sözü yazarken, doğanın sakin bir gözleminden yola çıkıp insan ilişkilerindeki gizli bir tehlikeyi işaret etmek istemiştim. Deniz salyangozları, o küçük, zararsız gibi görünen canlılar, gerçekten de bize ne anlatabilir? Ve neden onları izlemek, bazı insanların maskelerini düşürmemize yardımcı olur?

Deniz salyangozlarını düşünün. Kabuklarının zarif spiralleri, denizin tuzlu kokusuyla birleşen o sakin varlıkları… İlk bakışta masum, hatta büyüleyici gelirler. Ama bazı türleri, avlarını yakalamak için öyle ustalıkla sinsice bir yol izler ki, hayranlık yerini şaşkınlığa bırakır. Mesela koni salyangozu, o güzel desenli kabuğunun altında zehirli bir iğne saklar. Avına yaklaştığında, önce onu sakinleştirir; bir tür hipnotik cazibe yayar. Sonra, tam da av kendini güvende hissettiğinde, zehrini bırakır. Felç olan av, artık kaçamaz. Salyangoz, yavaşça ama kararlılıkla onu yutar.

Bu, doğanın acımasız ama bir o kadar da dürüst bir oyunudur: Her şey açıkça ortadadır, yeter ki bakmasını bilin.

İnsanlar arasında da böyle değil midir? Bazıları, tıpkı o salyangozlar gibi, iyilik kisvesiyle yaklaşır. Size gülümserler, yardım ellerini uzatırlar, sözleriyle sizi sarıp sarmalarlar. İlk başta bu sıcaklık, bu ilgi, bir lütuf gibi gelir. Ama zamanla bir şeylerin ters gittiğini hissedersiniz. O yardım, bir bağ olur; o gülümseme, bir tuzak. Sizi iyilikleriyle öyle bir yere sabitlerler ki, hareket edemez hale gelirsiniz. Bağımlı, borçlu, belki de çaresiz hissedersiniz. Ve işte tam o anda, gerçek niyetlerini gösterirler: Sizi yutmak, iradenizi ele geçirmek, sizi kendilerine bir av gibi zincirlemek.

Bu tür insanları fark etmek zordur, çünkü maskeleri ustalıkla işlenmiştir. Deniz salyangozlarını izlemeyen biri, onların bu sinsice avlanma sanatını bilmez. Aynı şekilde, hayatın akışında dikkatsizce ilerleyen biri de bu insan avcılarını göremez. Oysa doğa, bize her zaman ipuçları sunar. Salyangozun avına yaklaşırken ki sabrı, insanlardaki o hesaplı nezaketi hatırlatır. Zehrini saklayışı, tatlı sözlerin ardındaki gizli bencilliği çağrıştırır. Eğer bir kez bu benzerliği yakalarsanız, bir daha yanılmazsınız.

Peki, ne yapmalı? Deniz salyangozlarından korkup denize küsmek mi, yoksa onları anlamaya çalışıp kendimizi korumayı öğrenmek mi? Bence cevap, gözlerimizi açık tutmakta yatıyor. İyilik, elbette güzeldir; ama her iyilik, saf bir niyetle gelmez. İnsanları tanımak için acele etmemeli, onların sözlerini ve davranışlarını bir süre izlemeli. Tıpkı bir doğa bilimcinin, salyangozun hareketlerini sabırla gözlemlemesi gibi. Ancak o zaman, kimin gerçekten yanınızda olduğunu, kimin ise sizi felç edip yutmayı planladığını ayırt edebilirsiniz.
Deniz salyangozları, bize şunu öğretir: Güzellik, tehlike barındırabilir; sakinlik, bir fırtınanın habercisi olabilir. İnsanlar da öyle. Onları anlamak için doğaya bakmak, belki de en eski ve en güvenilir yoldur. Çünkü doğa yalan söylemez; sadece izlemeyi bilene konuşur.
ˢᵉᵈᵃ ᴾᴱᴷᴳÖᶻ

Özgün İçerik : Deneme,Makale,Öykü, Sosyal içerik

@Mi_DeliMiDeli

@Mi_DeliMiDeli
DeliMiDeli @Mi_DeliMiDeli