İnsanların "Şu olsa, mutlu olacağım" demesi, genelde mutluluğu dışarıdaki bir şeye bağlama eğiliminden geliyor. Bu, bir hedefe ulaşmak, bir eşyaya sahip olmak ya da bir durumu değiştirmek olabilir. Ancak o şeye ulaşıldığında beklenen "tamamlık" hissi gelmiyorsa, bunun birkaç sebebi olabilir.
Birincisi, mutluluğun genellikle geçici bir duygu olması. Yeni bir şey elde ettiğimizde, beyin bir süre dopamin salgılar, ama bu etki zamanla azalır. Buna "hedonik adaptasyon" deniyor; yani, insanlar yeni duruma alışıp eski mutluluk baseline’larına geri dönüyor. Mesela, hayalindeki arabayı alan biri, ilk başta çok sevinir ama bir süre sonra o araba sıradan bir parçası haline gelir hayatının.
İkincisi, insanların çoğu zaman asıl ihtiyaçlarını yanlış tanımlaması. Belki biri "Terfi alsam mutlu olurum" der, ama aslında aradığı şey takdir edilmek ya da kendini değerli hissetmektir. Terfi geldiğinde, eğer bu derin ihtiyacı karşılanmazsa, boşluk hissi devam eder.
Bir de şu var: Hayat bir şeylere "ulaşma" oyunu değil de, daha çok bir süreç. İnsanlar hedef koyup onları başardıkça, zihin hemen yeni bir "eksik" bulup ona odaklanıyor. Bu, evrimsel bir mekanizma olabilir; atalarımız hep daha fazlasını arayarak hayatta kaldı. Ama modern dünyada bu, sürekli bir tatminsizlik döngüsü yaratabiliyor.
Sonuçta, tamam hissetmemek, belki de mutluluğu yanlış yerde aramaktan ya da ona bir "son durak" gibi bakmaktan kaynaklanıyor.
Bu döngüyü kırmak için ne yapılabilir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder