Ağaca, kuşa, yıldızlara o köşedeki dilenciye aitiz



Translate

Sayfalar

İzleyiciler

5 Aralık 2025 Cuma

Manevra Alanı


Manevra kelimesini duyunca aklınıza ilk ne geliyor? Ben bugün bu soruyu kendime sorarak başladım yazmaya. Manevra, bir sistemi istediğin yöne çevirebilme, gerektiğinde anında ayar yapabilme sanatıdır. Kısaca: Hayatımızdaki yönümüzü belirleyebilmek için manevra alanımızı geniş tutmak zorundayız.

Bu yetenek aslında esneklik demek. Neden mi? Şöyle bir sahne canlandır gözünde: Elinde kaskatı, dönmek bilmeyen bir direksiyon var. Karşıdan bir engel çıktığında ne yapacaksın? Zorlayarak kırabilirsen kırarsın, kıramazsan aynı çizgide devam etmek zorundasın. Kontrol sende değil, yolun insafında.Şimdi sahneyi değiştir: Direksiyon yumuşacık, parmak uçlarınla dilediğin gibi oynatabiliyorsun. Viraj mı var? Bir santimlik hareketle şerit değiştirirsin. İşte o anda direksiyon değil, yol senin emrinde olur. Hayat da böyle: Esnek oldukça yön senin elinde.
Bir de bilimsel tarafına bakalım. Beynin “nöroplastisite” denen muhteşem bir özelliği var. Yani nöronlar ömür boyu yeni bağlantılar kurabilir, kendini yeniden şekillendirebilir. Tıpkı bedeninin şpagat açmak için yıllarca çalışması gibi, zihin de düzenli egzersizle esneyebiliyor. Yeni bir dil öğren, bulmaca çöz, bilardo oyna, sol elinle diş fırçala… Her “farklı” yaptığın şey, beyninde yeni bir otoban açıyor. Rutin ise güzel, evet; ama bir yerden sonra aynı otobanda durmadan gidip gelmek gibi: görüş açın daralıyor, algın köreliyor.
Doz meselesi de bir o kadar önemli. Ne tamamen katı, ne tamamen yumuşak. İbreyi ortalarda bir yerde tutabilmek, o ince ayarı koruyabilmek… Çünkü kelimeler bile bedenimizi etkiliyor. %70’ü su olan bir varlığız biz; kullandığımız her cümle, içimize damla damla işliyor. Bu yazıyı taslak haline getirirken bir cümlede “hayata karşı” demiştim. Sonra durdum, sildim, “hayatla beraber” yaptım. Çünkü “karşı” kelimesi direnç, savaş, ayrılık hissi veriyordu. Oysa istediğim, onunla birlikte akmaktı. Tek bir kelimeyi değiştirmek, içimdeki gerilimi çözdü, duruşumu yumuşattı. Küçük gibi görünen bu nüanslar, aslında kocaman bir fark yaratıyor.Esnek olduk, tamam. Peki hızı biraz düşürmezsek bu değişimin farkına varabilecek miyiz?Biraz da SuvakEsneyebiliyoruz, farklı bakabiliyoruz. Ama hayatı hep beşinci viteste yaşarken ruhumuzun bedene yetiştiğini nasıl anlayacağız? İşte tam burada yavaşlama devreye giriyor.
Kızılderili hikâyesini bilir misin? Yolda giderken birden hızlandıklarını hissederlermiş. O anda durur, bir ağaca yaslanır, beklerlermiş. “Neden?” diye soranlara: “Bedenimiz hızlandı ama ruhumuz geride kaldı, onu bekliyoruz,” derlermiş. Ne kadar basit, ne kadar derin.
Dün sağ elimin başparmağında küçük bir yarık vardı. Gün boyu her hareketimde oraya gitti dikkatim. İstemeden de olsa yavaşladım; kapıyı yavaş açtım, fincanı yavaş bıraktım. Acı sayesinde fark ettim: Yavaşlık aslında bir lüks değil, bir seçenekmiş. Normalde koşa koşa geçtiğimiz anları, hiçbir şey yokken de bilinçli olarak yavaşlatabilmek mümkünmüş.Yara iyileşince yine hızlanacağım, biliyorum. Ama artık ara ara kendime “dur” diyebileceğim alanlar yaratıyorum. Ne sürekli gaz, ne sürekli fren. İkisinin arasında, kendi ritmimde, dengede kalabilmek… İşte asıl ustalık bu.Hayatın direksiyonu elimizdeyken hem esnek, hem yavaş, hem de dengeli olabilmek… Belki de en büyük manevra bu.
Okuduğun için teşekkür ederim. Umarım birkaç satır da olsa içinde küçük bir kıpırdanma yaratmıştır. ❤️



Özgün İçerik : Deneme,Makale,Öykü, Sosyal içerik

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Okuduklarının sende en çok yankılanan kısım ne, ya da kendi deneyimlerinle nasıl bağ kuruyorsun? Yorumlarda paylaşır mısın ? :)

@Mi_DeliMiDeli

@Mi_DeliMiDeli

@Mi_DeliMiDeli
DeliMiDeli @Mi_DeliMiDeli